Ne Kadar Duyarlıyız?

Ne Kadar Duyarlıyız?

”Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” demek, diyebilmek ne kadar kolay?
Nedir duyarlı olmak, ya da nasıl öğretti anne babamız bize insanları, dünyayı,canlıları sevmeyi onlara yardım etmeyi ne kadar öğrettiler? Doğayı sevmeyi, aç ve açıkta olan kimselere acımayı ve yardım etmeyi,kötü giden bir olaya müdahale edebilmeyi ,millet olabilmeyi,vatanı sahiplenmeyi,ülkeye sahip çıkmayı,büyükleri saymayı,küçükleri sevmeyi,çiçeğin dalında güzel olduğunu,önümüzdeki yemeği paylaşmayı,anne babaya layık olabilmeyi onları utandırmamayı,yaşlılara ,hamilelere yer vermeyi,sabah haberleri okumayı dünyayla ilgili haberlere vakıf olmayı ne kadar hayatımıza dahil ettik,tüm bu durumları ne kadar içselleştirdik?

Kimdir duyarlı olan? Çevresinde olup biten,dünyasında olup biten ne varsa bunlara karşı dikkatli olan,duyguları düşünceleri ve inanç şekli ile doğrultulu olarak elinden bir şey gelebilecek bir durumda asla pasif kalmayan elinden gelen tüm desteği göstermeye çalışan (ama başarabilen ama başaramayan) ilgili insanlardır duyarlı olanlar.
‘Benim başıma gelmedi ya sıkıntı yok’ deyip dünyada terör olayları yaşanırken,ormanlar yakılırken,bebekler öldürülürken,küresel kirlilik her geçen gün dünyayı sarmaya devam ederken benim keyfim yerinde deyip köşesine çekilen insanlar da var elbette.İnsan beyni karşılığında bir kazanç olduğu durumlarda kendinden fedakarlık yapmaya eğilimli bir yapıdadır.Ödül var ise girişir,ceza var ise kaçınır,ödül ya da ceza yok ise adım atmaz.Ama duyarlı olmak karşılığını beklemeden dünya yararına,arkadaş yararına, çevrenin yararına,ailenin eşin dostun yararına gerektiğinde bir şeyler yapmayı gerektirir. Herkesten beklenmez tabiiki ancak kişinin yetiştirilme biçimi, aile içindeki insanların çevreye olan duyarlılığı, karakter yapısı,inançları,yaşam tarzı düşünceleri duyarlılık seviyesini etkileyen faktörlerdir.
Kötü bir durum karşısında başkalarının olaya müdahale etmesini bekleyerek, ya da durumun kendi kendine hallolmasını bekleyerek, kadere bırakarak yada görmezden gelerek hayatına devam eden insanlar genellikle bağımsız düşünebilme yetisinden yoksundurlar, farkındalıklarında ve stratejik planlamalarında bir takım problemler vardır. Grup içinde işbirliği yapabilme özelliğini taşımazlar ve etik değerlerden uzaklaşmış bir yapıdadırlar.

Aşırı boyutta değil,gerekli durumlarda gerektiği kadar duyarlı olsak yeter. Her olumsuz duruma kendini atmak telaşeye girip kendi  işlerini bırakarak çözüm bulmaya çalışmak da abartılı bir durumdur. Yuvasına ekmek kırıntısı götürmeye çalışan karıncaya yardım edeceğim diye ekmek kırıntısını alıp yuvaya bırakmak saçmadır mesela ama kanadı kırık bir serçeyi eve alıp yarasını sarmak onu beslemek duyarlılıktır, insanlıktır ve kişiye manevi yönden ciddi anlamda haz yaşatan durumlardır bu gibi durumlar.

Örneğin bir millet olabilmek için toplumdaki her vatandaşın bir millet olma bir vatan olma yolunda duyarlılığı olması gerekmektedir.Vatan ile alakalı,hükümet ile alakalı durumlarda ülkenin iyiliği kişilerin umrunda olmalı,kimse sessiz kalıp kaderine razı gelmemelidir. Duyarlı bir toplum duyarlı bir millet güçlü bir devlet olmanın en temel özelliklerindendir.Bir olabilmek,vatan uğruna savaşabilmek kişiyi yükseltir ve değer katar.

Sessiz kalan içine atan ya da bir şey yapabilecekken korkan susan kişilerin yaptığı kaçmaktır.Duyarlılık gösteren kişi her zaman layığını bulur.Arkadaşlarının hayatına karşı duyarlı olan kişi çevresinden büyük sevgi ve iyi yorumlar alır. İşyerinde işlerle alakalı konularda duyarlılık gösteren iş arkadaşlarının sorunlarına karşı duyarlı olan kişi çevresinde sevilir ve karşılığını mutlaka görür hemen olmasa bile bir gün bir yerde mutlaka karşılığını alır. Ailesine akrabalarına karşı onların yaşadığı problemlere karşı duyarlı olan kişi de sevilen sayılan kötü gününde yanında bir çok insan bulabilen yardıma ihtiyacı olduğunda destek veren bir çok yakını olan kişilerdir.Duyarlı olmaktan ,yardım etmekten kaçınmayın,susmaktan,başkalarına bırakmaktan,tepkisiz kalmaktan kaçının. İnsani duyguları yaşamak için en küçük fısratları bile değerlendirdiğiniz zaman göreceksiniz ki hayat aslında en büyük sorunlarla bile karşımıza gelse de içteki huzur olduğu sürece yaşamak çok anlamlı çok güzel !

Uzm.Klinik Psk.Sinem ÖZER

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.