Bencillik İçimizde Mi?

Bencillik İçimizde Mi?

Hep dilimizde. İnsanlar ne kadar bencil. Kimse başkasını düşünmüyor. Kimse kimsenin duygularını önemsemiyor. Sadece kendi yaşadıklarını biliyor, görüyor, sadece kendi sorunlarını sorun sanıyor, sadece kendi hayatını iyi etmenin yoluna bakıyor.
            İnsanlar artık kendi mutlulukları için sadece başkalarını düşünmemekle kalmıyor bir de diğer insanları rahatça ezip geçmenin, hatta onları üzerine basıp yukarı çıkabilmenin yarışına girmiş gibi davranıyorlar.
            İş hayatında herkes yükselmek için birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor.
Siyasette, bir koltuk bir mevki için insanlar yalan, dolan, onur kırma, koskoca bir halkın duygularıyla oynayıp duruyorlar.
            Aile hayatında bile eşler, evlilikte kendi mutlulukları için kendi alıştıkları hayatı rahatça yaşayabilmek için karşısındakinin özerkliğini sürekli kısıtlayıp, karşısındakileri kendi istedikleri gibi değiştirmenin savaşını veriyorlar.
            Çocuk yetiştirmeye gelince, aileler kendi yaşayamadıkları hayatı çocuklarında tatmin edebilmek için, çocuklarının zevkleri neler, kişiliği neye müsait, ya da ilgi alanları neye müsait, hiç önemsemeden  çocuklarını kendi istekleri doğrultusunda okul, meslek, etkinlik seçimlerine yönlendiriyorlar. Hatta çocuk yetenek ve kişiliğine uygun olmayan bir etkinlikte başarısız olduğunda da çocuğa baskı ve yetersizlik algısı yaratan davranışlar uyguluyorlar.
            Arkadaşlık ilişkilerinde bile, bir taraf karşılıksız fedakarken, diğer tarafın ya da tarafların daha bencilce davrandığını görebiliyoruz.
            Akrabalık ilişkilerinde bile bencillik kavramının çokça yaşandığına şahit oluyoruz. Anne hastadır, bir oğlu bir kızı vardır ve kızı bütün yaşamını annesine bakmaya göre ayarlamaya çalışırken oğlan kendin hayatını gayet rahat bir şekilde yaşamaya devam eder. Ya da birbirine çok bağlı çok sevgi dolu görünen aile bireyleri en ufak miras ya da parasal olayda, birbirlerini boğazlayacak noktaya gelirler.
            Peki toplum tamamen mi bencil insanlarla dolu. Hayır, tabiki fedakar, insanı, hayvanı, bitkiyi seven, karşılıksız yardım yapan, karşısındaki insanlar mutlu olduğunda mutlu olan insanlar da var.
            Çevre şartları, kötü çocukluk yaşantıları, değişik psikolojik rahatsızlıklar, kötü hayat şartları vb. olgular insanları bencil ve kendine dönük yaşamaya zorluyor desek, peki bencil olmayan kendinden başkalarını da düşünen önem veren insanlar içinde bu şartlarda yaşayan hiç kimse yok mu diye de düşünmek gerekiyor. Hatta zengin hiçbir şeyini paylaşmazken, sokakta yaşamak zorunda kalan biri bir kuru ekmeğini bile sokaktaki hayvanla ya da kendi gibi olan biriyle sevgiyle paylaşabiliyor.
            Bazen iyilik, güzellik insanın biraz da içinde olmalı, özünde olmalı sözüne katılmamak mümkün olmuyor sanırım. Ama şunu da unutmayalım ki iyilik bir şekilde her zaman kazanır. Biz hiçbir zaman iyilikten vazgeçmeyen taraf olalım.
Uzm. Klinik Psikolog Pelin ÖZAYDIN

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.