İnsan-Çevre Etkileşimi

İnsan-Çevre Etkileşimi

İnsan özü itibariyle sosyal varlıktır.. Doğduğu andan itibaren bir ailede olur, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla büyür. Hiçbir şey bilmeden, konuşamazken, yemek yiyemezken; çevrede olup bitenleri gözlemleyerek, yakınları tarafından eğitilerek gelişir. Dil bilmeden doğar, ailelerin konuştuklarını duyarak, tekrar etmeye çalışarak, beyinsel ve fiziksel gelişimin de ilerlemesiyle ana dilini de öğrenir. İnsanlar çevrelerinden bu kadar bilgi birikimi, bireysel gelişimleri için bir sürü uyarıcı alırken çevrelerinden etkilenmiyor olmaları neredeyse imkansızdır. Çevredeki insanlar, eşyalar, sosyal, kültürel, fiziksel, psikolojik yaşam insanların davranışlarını, düşüncelerini hatta inançlarını biçimlendirir. Bu yüzden yaşanılan sosyal ve kültürel, fiziksel, psikolojik ortam insan hayatı üzerinde oldukça büyük bir rol oynar. İnsanların davranışları, düşünceleri, amaçları, inançları hatta görünüşleri çevreyle birlikte değişir, gelişir.  Toplumun kültürel değerleri, fiziki yapı ve psikolojisi insanın bireysel gelişimini derinlemesine etkiler.
            Sosyal ve kültürel hayat çoğunlukla popüler kültürü içerir. Toplum ne yaşıyorsa, neyin yaşanmasını destekliyorsa birey de genelde onu yaşar. Örneğin ataerkil, anaerkil toplumun üyeleri doğduklarında nerdeyse aynı özelliklere sahiptir; ancak zamanla kültürün, topluluğun içinde yaşayarak çok farklı dünya görüşlerine, inançlara sahip olurlar ve davranışları önemli derecede birbirinden farklılık gösterir. Kısa bir örnekle detaylandıracak olursak; bazı ataerkil toplumların dinsel öğretilerinden, birden fazla kadınla evlenmelerinde sakınca yoktur, hatta desteklenir; çünkü soy babadan devam eder. Öbür taraftan da anaerkil toplumların bazı dinsel öğretilerine göre, kadın birden fazla adamla evlenebilir, kadınla evlenebilmek için yarışmalar yapılır, bu kulağa garip gelse de onlar için doğaldır; çünkü soy anneden ilerler. Baba figürünün etkisi çok azdır. Bu iki toplumda büyüyen iki farklı çocuk, benzer özelliklerde doğsa bile biri için babanın birden fazla eşle evli olması normalken; diğeri için babanın birden fazla eşle evli olması yadırganası bir durumdur. Bu örnekte olan çocukların sadece evliliğe değil, dünyaya bakış açısı, inandıkları amaçları bile değişiklik gösterir. Çünkü çevre onların kültürel değerlerini şekillendirmiş, birbirinden farklı kalıplara sokmuştur.
İnsanların fiziksel dünyadan etkilenmeleri de kaçınılmazdır. Tek yumurta ikizlerini düşünelim. Birbirine çok benzeyen bu ikizlerin, bebekliğinden itibaren ayrıldıklarını, farklı iki ülkeye gönderilip, orada büyüdüklerini düşünelim. Birinin sıcağın etkisi altında olduğu çölde evlat edinilmiş olarak yaşadığını, diğerinin de etrafı denizlerle çevrili bir adada denizcilik yaparak geçimini sağlayan bir ailede büyüdüğünü var sayalım. İkisinin DNA’sı birbirine çok yakın olmasına ve görünüşlerinin birbirine benzemesine rağmen, yaşadıkları fiziki çevrenin de etkisiyle görünüşleri farklılaşacaktır. Çölde yaşayan çocuğun teni esmerleşecektir,cildi koyulaşacaktır; adada denizcilikle uğraşan çocuğun cildi soyulup teni kızaracaktır. İkiz kardeşlerin ilerleyen yaşlarda da birbirlerine benzemesi beklenirken fiziki çevre etkisiyle farklı görüntüleri olacaktır.
Psikolojik çevre de insan gelişimi üzerinde önemli rol oynar. Örneğin, bir ailede ya da toplumda ölümlerin arkasından yas tutmak geleneksel ise, uzun süreli hüzün hali varsa, birey de hüzünlü ve depresif olmaya eğilimli olur. Buna ek olarak, insanlarda ve bazı hayvanlarda bulunan ayna nöron sistemi; gözlemlenen mimikleri, duygu durumlarını taklit ederler. Gülen birini görünce bizim de gülümsememizin sebebi ayna nöron sistemine sahip olmamızdır. Toplumun, yakınlarda yaşayan insanların sürekli bir hüzün içinde olması, sürekli öfkeli olması ya da sürekli neşeli olması bizi de toplumun bulunduğu duygu durumu içine sürükler ve bu şekilde psikolojik çevre bizim psikolojimizi biçimler.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.