Engelli Çocuk Ailesi Olmanın Zorlukları

Engelli Çocuk Ailesi Olmanın Zorlukları

Engelli çocuk ailesi olmak aile kurumundaki en zorlu süreçlerden birinin yaşanması demektir. Eğer çocuğun engelli doğacağı, doğum öncesi tespit edilmişse, öncelikle ailede, çocuk dünyaya gelmeli mi? Gelmemeli mi? çatışması yaşanır. Bu aile için en zor durumlardan biridir. Çocuğun dünyaya geldiğinde bütün hayatı boyunca yaşayacağı zorluklar düşünülür. Ailenin inancı çocuğun yaşamına son verilmesini mümkün kılmayabilir. Ama en zoru, anne karnında ne kadar ufak olursa olsun, evlat duygusunu artık yaşıyor durumda olan anne babanın, her ne olursa olsun evlatlarından vazgeçememe duygusudur.
            Eğer gebeliğin sonlandırılmasına karar verilirse bu anne babada, özellikle annede travma yaratabilir. Belirli bir süre sonra annenin hala travmatik durumu devam ediyorsa, ilerde daha büyük ruhsal problemlere sebebiyet vermemesi için, mutlaka bir uzman desteği alması sağlanmalıdır.
            Eğer bebeğin doğmasına karar verilirse, doğum sonrası süreç oldukça önemlidir ve önceden ve sonrasında belirli aralıklarla uzman desteğiyle devam edilmesi anne, baba ve çocuk açısından daha sağlıklı olacaktır.
            Çocuk doğduktan sonra çocuktaki engelin şekli de süreci etkileyecektir. Eğer çocuğun engeli, ayakta kolda ya da elde kısmi bir engelse ve bu çocuğun öz bakımı dahil ihtiyaçlarını karşılamasına engel teşkil etmiyorsa, bu süreçte aileyi en çok zorlayacak durum çocuğun duygusal ve özgüven sürecidir. Çocuk engeli nedeniyle, arkadaş ve sosyal çevresinde farklı hissettirilme vb durumlar nedeniyle bazı duygusal sıkıntılara maruz kalacaktır.
            Burada aileye ve çocuğun çevresine düşen en büyük görevlerden biri, çocuğun engeli nedeniyle farklı olduğunu hissettirmeyen davranışlarda bulunmaları, çocuğun değişik hissetmesini engellemek için gerekli ortamı oluşturabilmeleridir.
            Eğer çocuğun engeli, iki gözün ya da kol bacakların tamamen kaybı gibi bir durumsa, çocuk kendi öz bakımını rahatlıkla yapamayacağı için aileyi çok daha zor bir süreç beklemektedir. Bu durumda çocuğun, öğretilebilecek duruma gelene kadar bir bakıcı ( anne, bebek bakıcısı, evin bir büyüğü vb) tarafından 24 saat bakımının yapılması gerekmektedir. Eğer engel göz kaybıysa, bu konuda uzman bir öğretmenden, zamanı geldiğinde hemen destek alınmaya başlanılmalı, çocuğa iki gözü görmeden hayatın nasıl onun için en kolay şekilde devam edebileceği en kısa zamanda öğretilmelidir. Çocuk büyümeye başladığı süreçte, kendi öz bakımını yapabilmesi, görme engelliler okuluna gidip okuyabilmesi hatta bir meslek edinebilmesi için teşvik edilmeli, destek verilmelidir. Gözü hiç görmemiş bir çocuk için kendi dünyasını ve algısını yaratmak gözünü büyüme sürecinde kaybetmiş bir çocuktan daha farklı olacaktır. Kol ve bacaklarında kayıp olan çocuklar da hemen hemen aynı süreçlerden geçeceklerdir.
            Zihinsel engelli çocuklarda süreç daha zorludur çünkü ileri durumlarda çocuğun belki de ömür boyu yalnız kalmasının mümkünü yoktur. zihinsel engelli çocukların mutlaka kendilerine özel bir okula gönderilmeleri ve bunun zamanında yapılması gerekmektedir.
 Ailenin en önemli sorumluluğu, çocuğun özgüveninin kaybetmemesini sağlayabilmek ve çocuğa hayatını en kolay şekilde devam ettirebileceği ortamı en sağlıklı şekilde oluşturabilmektir.
            Evet engelli çocukların karşılaşacağı bir çok zorluk olduğu gibi bu süreçte aileyi bekleyen bir çok problem de ortaya çıkacaktır.
            Öncelikle hayatının  tek odak noktası engelli çocuğu olmuş, kendi hayatını ve çevresini tamamen bir kenara atmış, kendisine çocuğu ile birlikte bir fanusun içinde bir yaşam oluşturmuş, öz bakımını, kendi istek ve ihtiyaçlarını tamamen unutmuş, gelecekle ilgili tek hedefi çocuğunu mutlu edebilmek, onun hayatını nasıl daha fazla kolaylaştırabilirim diye sürekli uğraşan, gecesi gündüzü kalmamış, yorgun, bitkin, tükenmiş, depresyon ve birçok ruh sağlığı bozukluğunun ya sınırında ya içinde anneler.
            Engelli çocuk annelerinin çoğunluğu yukarıda saydığımız durumdadır. Bu durum sadece kendi ruh sağlığını etkilemekle kalmaz, aile hayatının da gün be gün bozulmaya başlamasına neden olur. Sürekli ihmal  edilen eş, bitmeye yüz tutmuş bir cinsel hayat, iki eş arasındaki yapılması gereken her tür etkinliğin artık sıfır noktasına gelmesi vb durumlar eşler arasındaki iletişimi de tamamen koparacak, bu da evlilik hayatının da zorlanmasına neden olacaktır. Bu da annenin bu dönemde en çok ihtiyacı olduğu manevi eş desteğini yeterince alamamasını sağlayacaktır. 
            Anne, zaten çocuk yüzünden birçok zorluk yaşarken, eşinin duyarsızlığı nedeniyle, eşi hakkında : bu çocuk ikimizin de evladı, ama değil çocuğun bakımına destek olmak, bir de beni üzüp huzursuz edecek kadar duyarsız duygusunu geliştirecektir.
            Engelli çocuk büyütürken, ailenin çocuğun korunmasını, hayatını en sağlıklı şekilde devam ettirebilmesini, mutlu ve huzurlu olabilmesini sağlarken dikkat etmesi gereken en önemli olgulardan biri, öncelikle kendi hayatıyla ilgili ihtiyaçlarından, zevklerinden vazgeçmemek için uygun şartları hazırlayabilmektir. Aile hayatının sağlıklı devamı için, eşlerin birbirlerinin çift olarak gerek duygusal gerek iletişimsel, gerekse cinsel olarak ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Günlük yaşam planlamasının doğru yapılması, çocuğun bakım vakitlerinin bir bakıcı ve aile büyüğüyle paylaşılması ve eşlerin birbirlerine vakit ayırması hem çocuğun içinde bulunduğu durumu daha çabuk normalleştirebilmesine, aile hayatındaki huzurun çocuğun mutluluğunu ve huzurunu pekiştirmesine, anne ve babanın da gerek fiziksel gerek ruhsal sağlıklarının devamını ve bu sayede de ailenin daha fazla çocuklarının hayatında olabilmesini sağlamaktadır.
            Huzurlu normal bir ailede yetişen engelli bir çocuk, eğer bir de hayatını normal yaşaması için, engelli bir insanın yapabileceği bir çok yaratıcı etkinliği öğrenebilmesi ve uygulayabilmesi için teşvik edilirse, o zaman aile de çocuk da çok daha fazla mutlu olacaktır.
Uzm. Klinik Psikolog Pelin ÖZAYDIN

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.