Hamilelikte Bebek Kaybı

Hamilelikte Bebek Kaybı

Anne olmaya hazırlanan bayanlar ya da yeni bir evlat sahibi olmak için gün sayan anneler hamilelik sırasında yaşadığı bir olumsuzluk sonucu bebeğini aldırmak zorunda kalmışsa ya da bebeğini düşürmüşse bu üzücü durum o kişi için oldukça yıkıcı ve yıpratıcıdır. Anne kadar baba adayları da bu durumu oldukça zor atlatmaktadırlar.
Uzun zamandır beklenilen sürpriz haberle sevinen çiftler bir hazırlık sürecinde girerler. Oda hazırlığı yaparlar, hamilelik kıyafetleri alırlar bebek için alışveriş yaparlar. Anne- bebek dergileri okunmaya başlar, ailedeki herkes kutlamaya gelir, telefonlar yağar, tebrikler alınır…Gündemde tek bir şey vardır ‘bebek’. Anne beslenmesine yaşam tarzına dikkat eder, özen gösterir, vitaminlere başlar, yürüyüşlere başlar doktorları ile iletişim kurmaya başlar. Her şey son derece yolundayken bazı hamileliklerde bir anda düşük olabiliyor ya da bebeğin doğum günü geldiği gün doğum düşükle sonuçlanabilmektedir.
Hamilelik haberini yeni öğrenen annenin düşük yapması da tabii ki oldukça üzücü bir durum ancak uzun uğraşlardan sonra hamile kalabilen ve bebek anne karnında uzun süre yaşayıp büyüdükten sonra (anne ile olan bağ oluşur) düşmesi çok daha üzücü bir durum olarak kabul edilir.
Hayal kırıklığı yaşatan bu durum sonucu özellikle anne adayının toparlanabilmesi uzun bir zaman alabilmektedir. Kişi bazen isyan ederken bulur kendini, bazen içine kapanır kimseyle görüşmek istemez, telefonlara çıkmaz, kendine bakmaz, suçlu hisseder, birilerini suçlar çaresiz hisseder… Bu süreci sosyal ve psikolojik destek almadan zor şekilde atlatmaya çalışan bayanlarda bu durum tramva etkisi yaratabilmekte kişinin sonraki hayatında bazı izler bırakabilmektedir. Örneğin kişiye tekrar çocuk yapma fikri korkutucu gelebilir, yine aynı acıları yaşayacağını düşünür ve eşinin isteklerini reddedebilir. Genel olarak hayata bakışı daha negatif olabilir ve bu kişiler karşılaştıkları sorunlarla başa çıkabilme yetilerini yitirebilirler. Özgüvende azalma görülebilmektedir ve kişi bu üzücü kaybı içselleştirip ve depresyona çevirebilmektedir. Sadece kendisinin başına geldiğini ve sadece kendisinin üzüldüğünü düşünen kadın yalnızlık ve çaresizlik hissinden kurtulup birkaç hafta içinde toparlanmış olmalıdır.
Bu depresif hal ve yas modu aylarca geçmemiş ise kişiyi bir an evvel bir psikoloğa götürmek gerekir. Terapilerle birlikte durumla baş edebilmeyi ,durumun onda bıraktığı izlerden kurtulmayı ve suçluluk hissinden arınmayı öğrenmeli ve durumu en az hasarla atlatmalıdır.
Özellikle eşi, ailesi ve arkadaşları kişiye bu dönemde destek olmalıdır ve durumu bastırmak ve inkar etmek yerine acıyı onunla birlikte abartı olmayacak biçimde paylaşmalıdırlar. ”Toparlan artık kendine zarar veriyorsun.” gibi cümleler kurmak yerine ”haklısın acını hep birlikte yaşıyoruz ve yaşamalıyız ama emin ol bu acı günler geçtikçe azalacak bu kayıp hepimizin kaybı ,çok üzülüyoruz” gibi cümleler kurmalılar. Bu dönemde kişiyi çok fazla aramak doğru değildir, bebeğin şimdi kanatlanmış melek olmuş bizi izliyor gibi avutmalar mantıksızdır, çevrelerinde aynı durumu yaşayan insanlar üzerinden örnek vermek kişiyi daha çok yıpratabilmektedir, ya da senin suçun yok bebeğin kaderi böyleymiş gibi cümleler ile durumu daha da zorlaştırılmış olunur.
Çoğu hamilelikte böyle bir risk mevcuttur ve kişiler kendilerine ne kadar dikkat etseler de bir takım elde olmayan problemler sonucu bebek kayıpları yaşanabilmektedir. Kişiler bilinçli bir şekilde iyi doktorların gözetiminde bu sürece karar vermeli ve yürütmelidirler.
Uzm. Psikolog Sinem ÖZER

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.