Evlilik Nedir 2 Ben Diliyle Konuşmak

Evlilik Nedir 2 Ben Diliyle Konuşmak


Uzmanlardan sürekli duyduğumuz bir şeydir ben diliyle konuşmak. İletişimde en önemli şey olduğu söylenir. Ama birçoğumuz bunun  gerçek anlamını yada nedenlerini bilmeyiz.
       Ben diliyle konuşmak karşımızdakiyle konuşurken kendi duygularımızı, hissettiğimiz şeyleri anlatmaya çalışmaktır.” Ben bu olay olduğunda kendimi yalnız ve değersiz hissettim” gibi. Ya da “sen bu davranışı uyguladığında ben kendimi çaresiz hissettim” gibi.
         Peki ben diliyle konuşmak ilişkilerde neden bu kadar önemli biraz buna değinelim.
         “SEN beni bıraktın benimle zaman geçirmek yerine arkadaşlarınla oyuna gittin, zaten sen beni hiç önemsemiyorsun, bana değer vermiyorsun, hep böyle yapıyorsun”
           “Evin şu haline bak pislik içinde, zaten yemek de çok kötü olmuş, SEN ne biçim bir kadınsın, tek yaptığın gezip tozmak”
Toplumumuzda bir çok ailede maalesef ki diyaloglar buna benzer şekillerde oluşuyor. Aile içi geçimsizlik çok artmış  durumda. Çiftler bu durumda ya bu şekilde  huzursuz bir şekilde evliliği devam ettiriyorlar ki bu da gerek çiftin gerek çocukların psikolojilerinin gün geçtikçe bozulmasına neden oluyor, ya evlilik terapistine gidip evliliklerini daha çok yıpranmadan düzenlemeyi hedefliyorlar, ya da aldatma veya boşanma yolunu seçiyorlar.
             Öncelikle şunu vurgulamalıyım, evlilik farklı karakterde, farklı zevklerde ve o kadar yaşam süresi boyunca farklı bir çevrede farklı bakış açılarıyla yetişmiş iki insanın  bir araya gelmesidir. Ve kişilik gelişiminin ergenlikle oluştuğu ve tamamlandığı düşünülürse bireylerin karşısındakilerin kişiliğini değiştirme şanslarının imkansız olduğunu görebiliriz. Evlilik mutlu ve huzurlu olmak için karşımızdaki insanı kendi istediğimiz şekle sokma mücadelesi değildir.
Evlilik kişilerin  kendi özel zevkleri ve karşısındakinin özel zevklerine ayrı ayrı ayırabilecekleri zamanları olan, bunun dışında ortak zevk ve paylaşımlar gerçekleştirebilecekleri sorumlulukların da ortak paylaşımlarla çözüleceği bir kurumdur. Evlenmeden önce kısa da olsa belirli bir süre birbirlerini tanıyan çiftler zaten birbirlerinin karakterlerini az çok anlamışlardır ve evlendikten sonra bu karakter özelliklerini değiştirmeye çalışmak  ilişkiyi fazlasıyla yıpratacaktır.
               Evet iki farklı insan iki farklı kişilik özelliği dedik. Normal olarak bu ilişkide birçok karşı görüş, bir çok çatışma yaşanacaktır. İşte evliliğin temel taşı olan doğru iletişim de tam burada ben dilinin kullanılmasıyla başlar.
               Eşimizin bize doğru gelmeyen çünkü bizim doğduğumuzdan beri süregelen alışkanlıklarımıza uymayan birçok alışkanlığı ya da davranışı olabilir. Sevgiye, aşka, çocuk yetiştirmeye, ev düzenine ya da ilişkiye bakış açısı bizden çok farklı olabilir. İşte bu çatışmalar başladığı zaman doğru iletişim kurup kurmamak evliliğimizin sürecini belirler.
      Empati yapabilmek,  bu iletişimi kurarken BEN dilini kullanmayı kolaylaştırır. Nasıl empati yapmalıyız.
       Karşımızdaki kişi kim olursa olsun ( annemiz, arkadaşımız, kardeşimiz vb.) bize hoşlanmadığı bir şeyi söylerken haklı ya da haksız sürekli bizi suçladığında, eleştirdiğinde, bizi kendi istediği şekilde yönlendirmeye çalıştığında içimizde yükselen taaa midemizden kafamızın en üstüne kadar çıkan o duyguyu hatırlayalım. Bu duygunun içinde neler var: öfke, aşağılanma, değersizleştirilme, özerklik ve birey olma haklarına saldırı, aşağılanma vb bir çok duygu sayabiliriz. Peki bu duyguyu yaşarken karşımızdaki kişiye karşı ılımlı, saygılı, önyargısız ve sevecen olma şansımız ne kadar yüksektir? Hemen hemen hiç yoktur diyebilirim.
        Şimdi aynı şeyi ilişkimizde düşünelim. Eşinizin hoşlanmadığınız tavır ve hareketlerini sen şöyle yaptın, böyle yaptın, zaten sen böyle de yapıyorsun şeklinde belirttiğiniz zaman eşinizin biraz evvel anlattığım duyguları  yaşarken size karşı hissedeceği duygular iyi niyetli olabilir mi? peki bu duygularla sizin hislerinizi anlayabilir mi? peki bu duygular içinde davranışlarını değiştirme düşüncesi oluşabilir mi? tabiki hayır.
         Peki şimdi  farklı bir bakış açısından bakalım: karşımızdaki insana  bize kötü hissettiren  bir durumu anlatırken sürekli bu durum karşısında neler hissettiğimizden  bahsediyoruz ve suçlamıyoruz. “ ben kendimi bugün oldukça kötü ve değersiz hissettim. Çünkü günlerdir çok çalışıyorsun ve ben seninle konuşmayı sohbet etmeyi çok özledim çünkü seninle vakit geçirmekten çok keyif alıyorum. Fakat sen tek boş akşamında dışarda vakit geçirince ben kendimi çok yalnız ve değersiz hissettim. Bu konuda sen ne düşünüyorsun seni de dinlemek isterim. Belki bundan sonrası için ortak bir planlama  yapabiliriz.  böylece hem ben kötü hissetmem hem de sen kendine özel vakit ayırabilirsin.”
          Böyle bir konuşma şekliyle yapılan bir yaklaşımın eşimize öfke ve benzeri duygular yaşatması zordur. Bu tamamen doğru bir iletişim yöntemidir. Karşımızdaki insanın duygularımızı anlamasına yardımcı olur, çözüm odaklı bir yaklaşımdır, tartışma ve kavga yerine olayın çözülmesi için atılan adımlarla  sonuçlanır. Özellikle karşımızdakien derdimizi anlatırken nefes almadan makinalı tüfek gibi konuşmak, ona konuşması için fırsat vermemek yada onu da dinlemek istediğimizi belirtmemek iletişimi tamamen kötü etkileyecek davranışlardır.
           Peki eşlerden biri doğru iletişim yöntemlerini kullandığı halde karşı taraftan hiçbir şekilde bir yaklaşım göremediğinde yapılması gereken nedir;
            Bu noktada eğer ilişki çok yıpranıyorsa, eşler ve çocuklar huzursuz ve mutsuzsa ve psikolojileri bozulmaya başlamışsa en doğru çözüm bir aile danışmanına başvurmaktır. Belirli bir süre danışmanla devam eden terapiler sonucunda ilişki düzelmeye başlar ki amaç budur, ya da ilişki düzelmez ve kötüye gider, sözel ve fiziksel şiddet başlar  ki o zaman danışmanın yönlendirmesiyle eşler ve çocuklar zarar görmeden sağlıklı bir şekilde evliliği sonlandırmak konuşulmalıdır.
Uzm. Klinik Psikolog Pelin ÖZAYDIN
Blogger tarafından desteklenmektedir.